1 Haziran 2014 Pazar

Biri Hafta Sonu Mu Dedi?

        Hafta sonunun benim için en sevilesi yanları,

1                -      Uyumak
2                -      Gezmek

        İkincisi için birinci maddeyi terk etmişliğim vardır efenim. Bu da benim gezme sevdamı kanıtlar sanıyorum. Diyeceksiniz ki o zaman niye ilk maddeye uyumak yazdın, güzel soru, tebrikler. Çünkü neden, çünkü hafta içi uykusunu alamadan işe giden ve Garfield misali her an uykusu olan bir memur insanıyım. :)

        Gezmek, görmek, araştırmak, öğrenmek  güzel şeyler vesselam.  Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi sorusuna kafa yormuş(yazar burda mübalağa sanatını sergiliyor) ve neticesinde çok okuyanın daha çok bileceği kanısına varmış bi insanım. Hatta çok okuyan insanlara karşı bir imrenme, bir sempati  duyma hali, bi çekememe de yok değil içimde. Buna rağmen gezmeyi okumaktan daha çok seviyor olmam ise, üşengeçliğimden kaynaklı sanıyorum ki… Ya da bir yerde sabit duramıyor oluşumdan… Hmm, bu daha yüksek bi ihitmal. Mesela yolculuk esnasında kitap okumak çok hoşuma gidiyor ama dört duvar arasında odaklanıp okuyamıyorum. Yazınca bana da bi garip geldi, evet… :)

        Aslında kitap okumak, yeni bi dünyanın içerisine girmek olarak düşünüldüğünde(ki öyle bence) gezme ihtiyacını da karşılayabilir. Gerçi tersi de doğru; gezmek de kainat kitabını okumak şeklinde değerlendirilirse tadına doyum olmaz sanıyorum ki. Düşünsenize, gördüğümüz her şey Rabbimizin bize bir lütfu ve dolayısıyla şükür sebebi. Bu konu çok derin saygıdeğer okuyucu, burada ayrıntıya girmeyeyim.

        Konu iyice içinden çıkılmaz bi hal almadan sadede geleyim bence…

        Geçtiğimiz hafta sonu, öncesinde planladığımız gibi bizim köye(Özdil) gittik arkadaşlarla. Ki bu arkadaşlar, Hilalcan, Kezo, Nesli ve Zeyno oluyor.  Maden’de kahvaltımızı yapıp dolaştık epeyce. Hava da güzeldi şansımıza, stres attık, iyi oldu. Yeşilin parlak rengi, temiz hava, doğal su… Zeyno’nun Komar Çiçeği, Zifin Çiçeği diye sayıklaması; Kezo’nun metafor, enerji, libarga(ligarba demeye çalışıyor burda) demeçleri; Nesli ve Hilalcan’ın nişan- düğün muhabbetleri… Şükredecek ne çok sebebi olduğunu anlıyor insan, bin şükür. :) Dönüşünde yürüyerek Özdil’e inmemiz her ne kadar bizi yormuş ve ağrıdan kıvrandırmış olsa da, değerdi tabi.

        Şimdi sorarım sana pek kıymetli okuyucu, sen kitap okuyarak varabilir misin bu zevke. Alabilir misin güzelim Zifin Çiçeği’nin kokusunu, dayayabilir misin ağzını tertemiz çeşme suyuna, dokunabilir misin gözyaşlarıma ellerinle. :)

        Nihayetinde diyorum ki öğrenmek (ilim) farzdır ve okuyan insana saygım sonsuzdur. Lakin gezmek de pek güzel bi aktivitedir efenim ve tavsiyemdir; geziniz, görünüz, yaşayınız. ;)